İNSANIN EVRİMİ MASALI
Medyanın Evrim'i kabul ettirmek için kullandığı yönteme dikkat edin: "İşte büyük delil" havası içinde sunulanlar, çoğu kez insanın evrimine delil olarak gösterilen kafataslarıdır. Çünkü Evrimciler, onyıllardır süren bir çaba sonucunda maymundan insana doğru uzanan bir "kafatası serisi" kavramı oluşturmayı başarmışlardır. Bunun için soyu tükenmiş bazı maymun fosilleri kullanılmış, bir takım zorlama ve çarpıtma hesaplar yapılmış, Java adamı gibi sahtekarlıklar devreye sokulmuştur. Evrimcilerin en sevdiği şey, hepsine gösterişli birer Latince isim taktıkları bu kafataslarını birbiri ardına dizip, "işte en eski atalarımızdan modern insana kadar insanoğlunun Evrim'i" demektir.
Oysa teorinin diğer iddiaları gibi insanın evrim iddiaları da tamamen temelsizdir. İnceleyelim.
Evrim teorisinin iddiasına göre insanlar ve günümüz maymunları ortak atalara sahiptirler. Bu ilkel yaratıklar zamanla evrimleşerek bir kısmı günümüz maymunlarını oluşturmuş, evrimin diğer bir kolunu izleyen bir başka grup da günümüz insanlarını oluşturmuştur.
Maymunlarla insanların - sözde - ilk ortak atalarına evrimciler, "Güney Afrika maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Gerçekte soyu tükenmiş eski bir maymun türünden başka birşey olmayan Australopithecusların çeşitli türleri bulunur. Bunların bazıları iri yapılı, bazıları daha küçük, daha narin yapılı canlılardır.
İnsan evriminin bir sonraki safhasını da evrimciler, "homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki canlılar, Australopithecuslardan daha gelişmiş, günümüz insanından çok fazla farkı olmayan canlılardır. Bu türün evriminin en son aşamasında ise, homo sapiens, yani günümüz modern insanının oluştuğu öne sürülür.
İşin aslında, evrimcilerin ortaya attıkları bu hayali senaryoda Australopithecus ismini verdikleri canlılar, soyları tükenmiş gerçek maymunlar, homo serisindeki canlılar ise, eski tarihlerde yaşamış bugün ise nesli tükenmiş ırklara mensup insanlardır. Evrimciler bir "insan evrimi" şeması oluşturabilmek için çeşitli maymun ve insan fosillerini büyüklüklerine göre ard arda dizmişlerdir. Oysa bilimsel gerçekler, bu fosillerin kesinlikle bir evrim sürecini göstermediğini ve insanın ataları olarak gösterilen bu canlıların bir kısmının gerçek maymunlar, bir kısmının da gerçek insanlar olduklarını göstermiştir.
Şimdi hayali insan evrimi şemasının ilk basamağını oluşturan Australopithecusları inceleyelim.
AUSTRALOPHITECHUSLAR: GERÇEK MAYMUNLAR
Maymunlarla insanların hareket şekli tamamen farklıdır. İnsanlar, gerçek anlamda iki ayaklarıyla hareket eden yegane canlılardır. Diğer bazı hayvanlar ise iki ayaklı olarak sınırlı bir hareket kabiliyetine sahiptirler. Örneğin, ayı ve maymun gibi hayvanlar ender olarak (örn. bir yiyeceğe ulaşmak istediklerinde) iki ayakları üzerinde kısa süreli hareket ederler.
Evrimcilere göre, Australopithecus isimli bu ilkel yaratıklar, eğik bir biçimde her zaman iki ayak üzerinde yürümekteydiler; bunlar iki ayaklı canlılardı. Fakat iki ayakları üzerinde insanlar gibi dik olarak yürüyemiyorlardı; ancak eğik olarak yürüme kabiliyetine sahiptiler. İşte bu sınırlı iki ayaklı yürüyüş hareketi bile evrimcileri bu canlıların insanın atası oldukları yönünde cesaretlendirmeye yetmişti.
Oysa evrimcilerin, Australopithecusların iki ayaklı olduklarına dair iddialarını çürüten ilk delil, yine evrim araştırmacılarının kendilerinden geldi. Australopithecus'ların fosilleri üzerinde yapılan detaylı inceleme, evrimciler tarafından bile, bunların "fazla" maymuna benzediğinin kabulüne yol açmıştı. 1970'li yılların ortalarında Australopithecus fosilleri üzerinde detaylı anatomik araştırmalar yapan evrimci Charles E. Oxnard, Australopithecusların iskelet yapılarını günümüz orangutanlarınkine benzetiyordu:
Australopithecinesler'in omuz, pelvis, bilek, ayak, dirsek ve eller gibi anatomik bölgeleri üzerinde yapılmış birçok karşılaştırmalı anatomik araştırma mevcuttur. Bütün bunlar şunu söylüyor: Bu fosillerin modern insana olan yakınlığı gerçek olmayabilir. Bütün fosil parçaları hem insandan hem de şempanze ve gorillerden farklıdır. Australopithecines'ler grup olarak incelendiğinde kendilerine has bir tür orangutana benzerlik gösterirler.28
Austrapithecuslar: Farklı Maymun Türleri
Üstte, Australopithecus türleri bir arada. Soldan sağa, A. afarensis, A. africanus, A. robustus ve A. boisei. Çene yapısı, sivri azı dişleri, gözlerin birbirine yakınlığı, beyin hacminin küçüklüğü, kafa üzerindeki çıkıntı gibi birçok kriter Australopithecus'ların birer maymun türü olduklarını açıkça gösterir. |
AUSTRALOPITHECUS AFERENSIS: LUCY
Maymunların sınırlı bir ayakta durma yetenekleri vardır. Lucy'nin anatomik yapısı onu iki ayağı üzerinde ancak bir maymun kadar durabildiğini göstermektedir. |
Australopithecus'lar grubuna dahil edilen bir başka fosil A.Aferensis'tir.1974 yılında bulunan ve Lucy ismi verilen fosil, 410 cc.'lik kafatası hacmiyle günümüz maymun standartlarına göre bile oldukça küçük bir beyine sahiptir. Ayrıca Lucy'nin el parmaklarında ve ayak başparmağında iri yapılı maymunlarda olduğu gibi birtakım çıkıntılar bulunmaktadır. (National Geographic Mart 1996). Hayvanın maymun olduğunu gösteren bu delillere rağmen Lucy'nin insan atası olarak öne sürülmesinin tek nedeni, insana has bir özellik olan dik yürüşe sahip olduğunun sanılmasıdır. Ancak fosiller üzerindeki araştırmalar, Lucy'nin nesli tükenmiş bir maymun türü olduğunu gösterdi. Örneğin, Santa Cruz Üniversitesi'nden Adrienne L. Zhilman, pigme şempanze ve Lucy arasında benzerlikleri ortaya çıkaranlardadır. Zhilman, bu canlıların vücut boyutları ve vücut yapısı ile beyin hacimlerinin neredeyse tamamen aynı olduğunu gösterdi. Ayrıca pigme şempanzelerin kollarını ve ayaklarını kullanma şekli de Lucy'e büyük benzerlik gösteriyordu.
Ancak evrimciler için esas utanç kaynağı, Australopithecusların iddia edildiği gibi iki ayaklı ve eğik olarak yürüyemeyeceklerinin anlaşılmış olması oldu. İki ayaklı ancak eğik olarak yürüdüğü iddia edilen Australopithecus'un böyle bir yapıya sahip olması fiziksel olarak son derece verimsiz olacaktı ve orantısız olarak yüksek bir enerji gerektirmekteydi. Nitekim, 1996 yılında bilgisayar uzmanı Robin Crompton, yaptığı araştırmalarda bu çeşit bir "karma" yürüyüşün imkansız olduğunu gösterdi. Crompton'un vardığı sonuç şuydu: Bir canlı ya tam dik, ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebilmektedir. Bu ikisinin arası bir yürüyüş biçimi, enerji kullanımının aşırı derecede artması nedeniyle mümkün olmamaktadır. Böylece Australopithecusların iddia edildiği gibi eğik ve iki ayaklı yürüyemeyeceği ortaya çıkmış oldu.
Australopithecusların iki ayaklı olmadıklarına dair belki de en önemli çalışmayı ise 1994 yılında fosil canlılar üzerinde iki ayaklılık araştırmaları yapan İngiltere Liverpool Üniversitesi, 'İnsan Anatomisi ve Hücre Biyolojisi Bölümü'nde görevli araştırmacı anatomist Fred Spoor ve ekibi yaptılar. Kulak salyangozundaki bilinçsiz denge mekanizmasından yola çıkarak araştırmalar yapan bilimadamları Australopithecusların kesinlikle iki ayaklı olmadıklarını ispat ettiler. Böylece Australopithecusların insan benzeri olduklarına dair iddianın sonu gelmiş oldu.
Evrimcilere göre Australopithecus, maymunsu
özellikleri ağır basan bir insan atasıydı. Ancak günümüzde Australopithecus türlerinin tümünün gerçek maymunlardan başka birşey olmadıkları anlaşılmış bulunmaktadır. Bu durumda evrimcilerin yaptıkları tek şey, hayali rekonstrüksiyonlarla kitleleri yanıltmaktır. Yanda gördüğünüz "Australopithecus ailesi" çizimi bunların birer örneğidir. |
| YENİ BİR MAYMUN FOSİLİ: AUSTRALOPHITHECUS RAMIDUS 4.4 milyon yıl yaşında olduğu söylenen bu canlının hemen hemen tüm el parmak kemikleri ve 7 bilek kemiği bulunmuştur. A. ramidus'un 120 cm. civarında bir boya sahip olduğu tahmin edilmektedir. Dişler maymunlarınkine benzerdir. Bebek dişleri, diğer Australopithecuslar'dan bile daha çok maymuna benzemektedir. Ramidus ile beraber bulunan diğer fosiller ise, canlının ormanda ağaçlar üzerinde yaşadığını göstermektedir. Sonuçta eldeki tüm bulgular, bu fosillerin de nesli tükenmiş bir maymun türüne ait olduğunu göstermektedir. Üstte: Australopithecus ramidus'a ait olduğu kabul edilen bir diş parçası. |
GERÇEK İNSAN FOSİLLERİ
Bir Cro-Magnon kafatası. Bu seriye ait tüm fosiller, bizlerden -ırksal bazı farklılıklar dışında- farkı bulunmayan insanlara aittir. |
Evrimcilerin hayali şemasına göre homo türünün kendi içindeki hayali evrimi şöyledir: Önce homo erectus, sonra arkaik homo sapiens ve neandertal insanı, sonra da cro-magnon adamı ve günümüz insanı oluşur.
Homo serisindeki yukarıda saymış olduğumuz "tür"lerin hepsi, her ne kadar evrimciler aksini iddia etseler de aslında az önce de vurguladığımız gibi gerçek insanlardan başka birşey değildirler. Öncelikle evrimcilerin en ilkel tür saydıkları homo erectus'u inceleyelim.
Homo erectus'un "ilkel" bir tür olmadığını gösteren en etkileyici delil, en eski homo erectus kalıntılarından olan "Turkana Çocuğu" fosilidir. Turkana Çocuğu adlı bu fosilin 12 yaşında bir çocuğa ait olduğu ve büyüdüğü zaman 1.83 boyunda olacağı tahmin edilmektedir. Bu fosilin sahibinin dik iskelet yapısı günümüz insanından farksızdır! Uzun ve ince olan iskelet yapısı, günümüzde tropik bölgelerde yaşamakta olan insanların iskelet yapısıyla tamamen uyuşmaktadır. Bu fosil, homo erectus'un günümüz insanının bir ırkı olduğunun en önemli delillerindendir. Richard Leakey homo erectus ve günümüz insanını şöyle karışılaştırır:
Herhangi bir kişi farklılıkları farkedebilir: Kafatasının biçimi, yüzün açısı, kaş çıkıntısının kabalığı vs. Ancak bu farklılıklar bugün değişik coğrafyalarda yaşamakta olan insan ırklarının birbirleri arasındaki farklılıklardan daha fazla değildir. Böyle bir varyasyon topluluklar birbirlerinden uzun zaman aralıklarında ayrı tutuldukları zaman ortaya çıkar.29
Yani Leakey şunu söylemektedir ki Homo erectus ve bizim aramızdaki fark, örneğin zencilerle eskimolar arasındaki farklılıklardan fazla değildir. Homo erectus'un bu kafatası özellikleri, beslenme biçimi, genetik göç, diğer insan ırklarıyla belli bir süre kaynaşmama gibi olayların sonucunda ortaya çıkmıştır.
Homo erectus'un "ilkel" bir tür olmadığının bir başka kanıtı bunların 27.000 yıllık ve hatta 13.000 yıllık fosillerinin bulunmuş olmasıdır. Bilim dünyasında büyük yankılar uyandıran ve -bilimsel bir dergi olmayan- Time'da bile yayınlanan bir makaleye göre Java adasında yaşının 27.000 yıllık olduğu belirlenen homo erectus fosilleri bulunmuştur. Avusturalya'da Kow Bataklığında ise 13.000 yıllık homo sapiens-homo erectus özellikleri taşıyan bazı fosiller bulunmuştur. Bütün bu fosiller, homo erectus'un günümüze oldukça yakın tarihlerde bile yaşamını sürdürmüş olduğunu ve bunların bildiğimiz insanının bugüne dek ulaşamamış ve tarihe gömülmüş bir ırkından başka birşey olmadıklarını göstermektedir.
ARKAİK HOMO SAPIENS VE NEANDERTHAL ADAMI
Arkaik homo sapiens, hayali evrim şemasının günümüz insanından bir önceki basamağını oluşturur. Aslında bu insanlar hakkında evrimciler açısından söylenecek birşey yoktur, zira bunlar günümüz insanından ancak çok küçük farklılıklarla ayrılırlar. Hatta bazı araştırmacılar, bu türün temsilcilerinin günümüzde hala yaşamakta olduklarını söyleyerek Avusturalyalı Aborijin yerlilerini örnek gösterirler. Aborijin yerlileri de aynı bu tür gibi kalın kaş çıkıntılarına, içeri doğru eğik bir çene yapısına ve biraz daha küçük bir beyin hacmine sahiptirler. Ayrıca çok yakın bir geçmişte Macaristan'da ve İtalya'nın bazı köylerinde bu insanların yaşamış olduklarına dair çok ciddi bulgular ele geçirilmiştir. MODERN BİR İNSAN Yanda, İsrail'de bulunan Homo sapiens neanderthalensis, Amud 1 kafatası yer alıyor. Neanderthal Adamı, genel olarak kısa boylu ve sağlam yapılı olarak bilinir. Ancak bu fosilin sahibinin 1.80 m. boyunda olduğu tahmin edilmektedir. Beyin hacmi ise bugüne kadar rastlanılanların en büyüğüdür: 1.740 cc. Bu nedenlerle bu fosil, Neanderthaller'in ilkel bir tür olduğu yönündeki iddiaları çok kesin bir biçimde yıkan bir delil niteliğindedir. |
Evrimciler arkaik homo sapiense en önemli örnek olarak Hollanda'nın Neander vadisinde bulunan ve Neandertal adamı adı verilen insan fosillerini gösterirler. Zaten günümüzde birçok araştırmacı, Neandertal insanını günümüz insanının bir alttürü olarak tanımlayarak "homo sapiens neandertalensis" demektedir. Bu ırkın günümüz insanıyla beraber, aynı anda ve aynı coğrafya'da yaşadığı kesindir. Bulgular, Neandertallerin ölülerini gömdüklerini, çeşitli müzik aletleri yaptıklarını ve aynı dönemde yaşamış homo sapiens sapienslerle beraber gelişmiş bir kültürü paylaştıklarını açıkça göstermektedir. Neanderthal fosillerinin tamamen modern olan kafatasları ve iskelet yapıları da herhangi bir spekülasyona açık değildir. Bu konuda ciddi bir otorite sayılan New Mexico Üniversitesi'nden Erik Trinkaus şöyle yazar:
Neanderthal kalıntıları ve modern insan kemikleri arasında yapılan ayrıntılı karşılaştırmalar, şunu göstermektedir ki Neanderthallerin anatomisinde, ya da hareket, alet kullanımı, zeka seviyesi veya konuşma kabiliyeti gibi özelliklerinde modern insanlardan aşağı sayılabilecek hiçbirşey yoktur.30
Bunlara ek olarak Neandertallerin günümüz insanına göre bazı üstünlükleri bulunmaktadır. Neandertallerin beyin hacimleri günümüz insanınkinden daha büyüktür ve bunlar vücut olarak daha sağlam yapılı ve kas gücü olarak bizlerden çok daha güçlüdürler. Yine Trinkaus şöyle der:
Neanderthallerin kendine özgü yapısı, gövde ve uzuv kemiklerinin genel olarak abartılı biçimde yapılı olmasıdır. Bütün iyi korunmuş kemikler, modern insanlar tarafından ender olarak sahip olunabilecek bir güce işaret ediyor. Dahası bu özellik sadece yetişkin erkeklerde değil, yetişkin kadınlarda, yaşlılarda ve hatta çocuklarda bile görülebiliyor.31
Kısacası Neandertaller, sadece zamanla asimile olmuş özgün bir insan ırkıdır.
Tüm bunlar, "insanın evrimi" denebilecek bir sürecin tarihte hiç yaşanmadığını gösterir. Tarihte sadece farklı maymun türleri ve bazı fiziksel özellikleri bugünkü ortalama insandan farklı olan farklı insan ırkları yaşamıştır. Evrimciler bunları birbiri ardına dizerek hayali bir evrim şeması oluştururlar.
Oysa gerçekte ortada hiç bir ara form yoktur. Yani insanlar her zaman insan, maymunlar da her zaman maymun olmuşlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder